Thursday, August 1, 2019

LEYLA IŞIK



LEYLA IŞIK

RAİN/THINKING

With the falling rain
In the questionings of being deferred
I hang
The days I have (un)lived
In the deep whirl tunnels
Of a love whose embers are living
In my childish innocence
I always run to you again
Like I run into a shelter…
In a dreamless…

And thoughtless night
With my incorrigible heart
Rain thinking
I n the complexity of my painful thoughts
With the face wet from rain
In the calm before the storm
Time has lost its way.
In the middle of nothingness
Are turning
The hour and minute hands.


YAĞMUR/SANARAK

Yağan yağmurla
Ötelenmişliğin sorgularında
İpe çekiyorum
Yaşan(ma)mış zamanlarımı

Közü sönmemiş bir aşkın derin dehlizlerinde
Çocuk masumiyetimle
Bir sığınağa koşar gibi
Hep sana koşuyorum yine…

şsüz
şüncesiz bir gecede
Yola gelmez yüreğimle
Yağmur sanarak

Ağrılı düşüncelerimin karmaşasında
Yağmurun dövdüğü yüzle
Fırtına öncesi sessizliğinde
Yolunu kaybetmiş zaman

Hiçliğin ortasında dönüyor
Dönüyor
Akreple yelkovan






BODILESSLY

“In the very heart of the night, my heart flutters.
It finds its tongue like telling an old fairy tale.
I paint your undeniable presence on the walls with its most beautiful colors.”

Where the night has withdrawn
When the moon has wrapped the beach without you in its light
When in the whispers of the wind
When waving goodbye to the impossible
After the ship outgoing
That very night
The mirror that took my face out of my hands
Had sunk into the deep waters of reunion.

Now on the same sea
We are two timid alone. . .
In the downpour of the memories
Our skins wake from sleep.
Our voices wander in space,
And interlace bodilessly.


BEDENSİZ

“Tam yüreğinde gecenin çırpınır yüreğim.
Eski bir masalı anlatır gibi dili çözülür.

Yadsınamaz varlığını en güzel renkleriyle duvarlara resmederim”

Hani gecenin çekildiği yerde
Hani ay, ışığıyla sarmalarken sensiz kumsalı
Hani fısıltılarında rüzgârın
Hani giden geminin ardından
İmkânsıza el sallarken
İşte o gece
Yüzümü elimden alan ayna
Gömülmüştü vuslatın derin sularına.

Şimdi biz aynı denizde
Ürkek iki yalnızız
Anıların sağanağında
Tenlerimiz uyanır uykusundan.
Seslerimiz gezinir boşlukta,
Birbirine dolanır bedensiz.







I SAY, IF ONLY. . .
DON’T  YOU  HEAR  ME?

Could we know at a time to come, saying "If only",
We would like to have again
The many things we had experienced
With the soul-shattering broken words on our tongues
That have remained from our passionate love?

Every night
With my side offended at the world and fragile glances, I look in the mirror,
And postpone the sad flowers I have greened inside of me to the next spring.
What would I have done without even a few fragments of hope pouring into my heart. . .
Understand!
In your absence this city I got wet in their deprived streets
Is narrow to me from now on.
I stare out into the sea by it,
And my silent side converses with the seagulls with broken wings.
And do you know that my poems pouring onto my lips bleed?
For this reason the color of the clouds and the leaving day is red.

I say, if only. . .  If only. . .
You obviously don’t hear me.

I have not sleep one wink.
My eyelids are resisting the night
To see the sun to rise again.
My migratory birds are migrating from inside of me.
I am sadly staring behind them again.
It is snowing, it is drizzling.
The leaves of the plane tree we carved our names into its body are turning grey.

You are absent!
The walls I have built in my deprived heart are no longer a remedy.
I say, “If only”, don’t you hear me?


KEŞKE DEDİM… DUYMADIN MI?

Bilebilir miydik gelecek bir zamanda
“keşke” diyeceğimiz onca yaşanmışlıklarda
Dilimizde sevdamızdan kalan kırık dökük,
İç sızlatan sözcüklerle
Yeniden yaşamak isteyeceğimizi
Her gece
Yaşama kırgın yanımla, kırılgan bakışlarla bakıp aynaya
İçimde yeşerttiğim boynu bükük çiçekleri erteliyorum gelecek bahara
Yüreğime dökülen birkaç umut kırıntısı da olmasa…
Anla!
Yokluğunda yoksun sokaklarında ıslandığım bu şehir
Artık dar geliyor bana
Denizine bakıp bakıp dalıyorum,
Kanadı kırık martılarla söyleşiyor suskun yanım.
Ve biliyor musun dudağıma dökülen şiirlerim kanıyor?
Bulutların kızıllığı,
Terk eden günün rengi bundan.

Keşke… Keşke diyorum
Sen duymuyorsun belli.

Uyku tutmuyor gözlerim,
Direniyor göz kapaklarım geceye,
Doğacak günü yeniden görmek için.
İçimden göçüyor göçmen kuşlarım.
Ardından bakıp kalıyorum, boynum bükük yine.
Karlar yağıyor, yağmurlar çiseliyor,
Gövdesine adımızı yazdığımız çınarın yaprakları ağarıyor.

Yoksun!
Yoksun yüreğime ördüğüm duvarlar artık derman olmuyor.
“Keşke” diyorum, duymuyor musun?

LEYLA IŞIK

LEYLA ISIK: Educator-Poet-Writer-Artis: She completed the primary and secondary education in İzmir. She studied at the Teacher Training College in Usak. She graduated from the Faculty of Education of Eskişehir Anadolu University and retired from the primary school teacher. Leyla Işık, the Vice President of KIBATEK and International Organization and Project Coordinator, organized the 31st KIBATEK International Litrary Festival in Istanbul / Tuzla in 2003, 34 th KIBATEK International LitraryFestival in 2004 and39th KIBATEK International Litrary Festival in 2016 together with the Pablo Neruda Cultural Association in Taranto and in Ortahisar (KAPADOKYA) 42nd International Literature Festival in Turkey. Leyla IŞIK has many valuable awards in her literature life.


No comments :

Post a Comment