Thursday, December 1, 2022

LEYLA IŞIK

 


To Get To You

 

I am like the bustling clouds in the sky.

As my longings are being driven away from my skirt, I have my feet on the ground barefooted.

I am full with your love.

The spring wind in my hair, delicate poppies on my cheeks,

with the hidden words on my tongues, I run to you again by forgetting parting.

To “the very place” where you left stars, with your non-depleting love.

I run by stepping by running over the petrified sins.

I no more mourn your absence.

A pinch of being ashamed is in my palms, leaving it to the blowing wind…

By putting on the endless blue on my eyes, this time I shed tears out of gladness.

You arrived!

The most beautiful words are my prayer on my lips.

To get to you is my glory.

 

English Translation By Mesut Şenol

 

SANA GELMEK

 

Gökyüzünde telaşlı bulutlar gibiyim.

Eteklerimde savrulurken özlemlerim yalın/ayak basıyorum yere.

Sevginle doluyum.

Saçlarımda bahar yeli, yanaklarımda nazlı gelincikler,

dilimde saklı sözcüklerimle unutup ayrılığı sana koşuyorum yine.

Yıldızları bıraktığın“o yere” yüreğimde tükenmeyen sevginle.

Taşlaşan günahları çiğneyip koşuyorum.

Artık tutmuyorum yokluğunun yasını.

Bir tutam utanmışlık avuçlarımda, bırakıyorum esen yele…

Sonsuz maviyi çekip gözlerime, bu kez sevinçten yağıyorum.

Sen geldin!

En güzel sözcükler dudaklarımda duam.

Sana gelmek ibadetim

 

My Face

 

After all that time, my sleeping face woke up from its sleep.

To the childish voice of my crying inside.

My eyes take a fearless look at the sea where the evening spreads its glow.

Let the wingless seagulls are not going to fly,

Let them cry with the side of my heart.

O the mirror, which took my face from my hand!

You made me multiplied, you couldn’t have eliminated me.

It is not your glaze anymore you hid my face.

My Skin is undressed for the freedom as bright as a day

 

English Translation By Mesut Şenol

 

YÜZÜM

 

Onca zaman sonra; uyandı uykusundan uyuyan yüzüm.

İçimin ağlayan çocuk sesine.

Akşamın kızıllığını serdiği denize, korkusuz bakıyor gözlerim.

Varsın uçmasın kanatsız martılar,

ağlasın kırılan yanıyla yüreğimin.

Yüzümü elimden alan ayna!

Parçalarında çoğalttın beni yok edemedin.

Artık Sırın değil yüzümü gizlediğin.

Gün kadar parlak özgürlüğe soyunuk Ten’im

 

I Wanted To Have You Know It

 

I leave my concern on the foaming waves…

The day is being coming to its end.

Soon, the water will rise again in the dusk of the evening.

The clouds of being missed in my eyes, listening to the sound of my heart in an alert state.

If only you know, when I wasted so many things by the shores of unknown seas.

I freshened up so many memories…

The pains of the distance fills in me in every breath I take,

For the sound being echoed with the words of “the one left did not come back”;

I make my ears deaf, and my tongue mute.

Double-edged knives are being sharpened in me.

I throw my side lacking you in the dump well, deep cliff.

I wait in the shoreless seas…

Seagulls speak a language I don’t speak, yet I send news to you anyway.

I am aware that you also miss me.

I know the fire kindled by desperation sits in your heart.

you had said “promise”, “my hands will not hold”, “my body will not wear another skin, you are the only one I am in love with.”

I too had said “promise”, and no other hand touched my hand, my body did not put on any other skin,

The left side of my heart belongs to you all the time.

I painted only you in my eyes.

You are far away.

Here it is darling!

This is why I poured out my heart onto the waves,

I wanted you to have you know it.

 

English Translation By Mesut Şenol

 

SEN DE BİL İSTEDİM

 

Köpüren dalgalara bırakıyorum kaygılarımı…

Gün tükenmekte.

Birazdan akşamın alaca karanlığı ile sular yükselecek yine.

Gözlerimde özlemişliğin bulutları, yüreğimin sesini dinliyor tetikte beklercesine.

 

Bilsen, ne zamanlar tükettim bilinmedik denizlerin kıyılarında.

Ne anılar tazeledim…

Uzaklığın acıları dolar içime aldığım her nefeste,

”giden dönmedi geri” diye yankılanan rüzgârın sesine;

kulaklarımı sağır, dilimi lal ederim.

İki ucu keskin bıçaklar bilenir içimde.

Kör kuyulara, derin uçurumlara atarım sensiz yanımı.

Beklerim kıyısız denizlerde…

Bilmediğim dili konuşur martılar ama ben yine de haber yollarım sana.

 

Seninde beni özlediğini bilirim.

Bilirim umarsızlığın yaktığı ateşi yüreğinde.

”söz “demiştin.”başka elleri tutmayacak ellerim,başka teni giymeyecek tenim, sensin tek sevdiğim.”

“Söz” demiştim ben de, ellerime değmedi başka bir el, tenim başka teni giymedi, Yüreğimin sol yanı hep senin.

Gözlerime yalnız seni resmettim.

Uzaklardasın.

İşte sevgili!

Dalgalara içimi dökmem bundan,

sen de bil istedim.

LEYLA IŞIK


No comments :

Post a Comment