OSMAN ÖZTÜRK
NEITHER REUNION NOR FAREWELL
O my soul, get under sail
Let my captivity end in these calm
waters
Chart a hidden route from Istanbul
to the Mediterranean
Steer the wheel
Let the end of the road go wherever
it reaches
Let any wind devastate you if it
wants
Listen to your heart from time to
time
Do not forget
Both hope and despair are inside it
Let the seagulls shriek to relieve
your pain
Let any wind blow if it wishes
Let any wave hit if it cares
Let the sun set on your bosom if it
desires to go down
Let two continents collide chest to
chest like two hearts
Such an earthquake letting the
scarlet lightning come off from your veins
It doesn’t matter whether it
affects the earth, the sky or the sea
Let your flames embrace that night
with a northeaster
Neither reunion nor farewell offers
a possibility
In life, whatever will happen will
happen anyway
Do not forget to have your hopes
all the time
Let the earth keep trembling as
much as it takes
The seed fallen on the ground will
bloom one day
Whatever fate dictates will come
true
Both goodness and evil will find
you
Do not be afraid of the wind
Let you sail swell
During a merciless hurricane
My soul happens to be your port of
refuge
Who would bow their head vis a vis
a farewell
Who would run after a hope
At the bank of a betraying night
While striking out towards unknown
There wasn’t anything to illuminate
the sea
Neither a moon nor those stars
The Maiden Tower had lowered its
head out of pain
One should keep the faith for life
I would not seek a reunion
Nor a farewell
I am so much full with longing
Each moment passing without you
makes me suffer
I would not abandon my journey once
I took out
Every farewell brings a hope to me
to lead to a reunion
Now I crowded on my sail
My eyes are on the compass
No wind would suffice for me
In those horizons
I have no patience left
Let this thunderstorm break out if
it is the case
Why do not the leaves wiggle in
this lonesome night
Why do not the wild waves cease
And why do not these heaven and the
sea appreciate me
Why do the harsh storms break out
in the deepest seas
Why do the cruel waves rise in the
shallowest waters
O so many dreams could be forged by
those shores
And nobody knows how much sorrow
went through
Is there any possibility left
behind
Think carefully, and listen to the
sound of solitude
Be under sail or keep a tight rein
on it
Just keep in your mind that one
should not put back
What are you waiting for to have
your heart on your sleeve
For certain, one day, longing would
break the chains
Take a deep breath
And have a very strong wind coming
out of your chest
Let us get on
The wailing and shrieking of the
seagulls would embrace the night soon
ENGLISH TRANSLATION BY MESUT ŞENOL
Ne Vuslat Ne De Veda
Yelkenlerini aç artık yüreğim
Bu sakin sulardaki esaretin bitsin
İstanbul'dan Akdeniz'e gizli bir rota çiz
Çevir dümenini
Yolun sonu nereye gidecekse gitsin
Hangi rüzgâr seni perişan edecekse etsin
Arada bir dur gönlünü dinle
Unutma
Umut da umutsuzlukta onun içinde
Bırak acını dindirmek için martılar
çığlıklar atsın
Hangi rüzgâr esecekse essin
Hangi dalga çarpacaksa çarpsın
Güneş batacaksa göğsünde batsın
İki kıta, iki kalp gibi göğüs göğse çarpışsın
Öyle bir deprem çıksın ki kızıl şimşekler damarlarında çaksın
Yer gök deniz hiç fark etmez
O poyrazlı geceyi senin alevlerin
sarsın
Vuslat ya da veda bir ihtimal
Hayatta ne olacaksa elbet olacak
Umudunu hiçbir zaman etme ihmal
Varsın sarsıldıkça sarsılsın toprak
Toprağa düşen tohum bir gün çiçek açacak
Alın yazın neyse o gerçek olacak
İyilikte kötülükte gelip seni bulacak
Korkma rüzgârdan
Doldur yelkenini
Amansız bir fırtınada
Gönlüm senin sığınacağın bir liman
Bir vedanın önünde kimler eğer başını
Kimler umudun peşinden koşar
Hain bir gecenin kıyısında
Kulaç atarken meçhule doğru
Yoktu denizi aydınlatan
Ne bir ay ne de o yıldızlar
Kız Kulesi bile eğmişti başını acıdan
Umut kesilmez hayattan
Ne bir vuslat beklerim
Ne de bir veda
Öyle hasret yüklüyüm ki
Sensiz geçen her an bana bir cefa
Vaz geçmem çıktığım yoldan
Her ayrılık bir umuttur benim için
vuslata çıkan
Yelkenlerimi açtım artık
Gözlerim pusulada
Sensiz şu ufuklarda
Hiçbir rüzgâr yetmez bana
Sabrım kalmadı
Kopacaksa kopsun artık şu fırtına
Neden bu ıssız gecede yapraklar hiç
kıpırdamaz
Neden hırçın dalgalar hiç susmaz
Bu gök deniz niçin beni anlamaz
Neden sert fırtınalar en derin
denizlerde kopar
Neden acımasız dalgalar en sığ sularda coşar
Ne hayaller kurulur o kıyılarda
Ne hüzünler yaşanır bilinmez
Bir ihtimal kaldı mı geride
İyi düşün ıssızlığın sesini dinle
Yelkenini ya fora et ya da dizginle
Bil ki çıkılan yoldan geri dönülmez
Söylemek için hislerini daha ne
bekliyorsun
Elbette hasret bir gün zincirini
kırar
Derin bir nefes al
Ve göğsünden güçlü
bir rüzgâr çıkar
Haydi gidelim
Martıların ağlayan çığlıkları birazdan geceyi sarar
OSMAN ÖZTÜRK
LOVE’S COLOR IS TURQUOISE
Love’s color is turquoise, it’s an
honor to like it
Should I embrace you tightly then I
can be delighted
Days do roll on my dear, please do
not just leave me behind
My dearest, you know, fickle loves
are held accountable.
Your eyes are laden with sorrow, if
you cry, it hurts me
My heart would be filled with
longing,
farewells are not easy In the hands
of this love, here inside me a fire breaks out
My dearest, you know, fickle loves
are held accountable.
It’s not that easy to hold on to
the life from the edge
Enter into life’s heart, not just
every love brings union
Parting is so difficult, reuniting
isn’t a dream
My dearest, you know, fickle loves
are held accountable.
ENGLISH TRANSLATION BY MESUT ŞENOL
aşkın rengi firûze
Aşkın rengi
Firûze, onu sevmek bir onur
Seni gönlüme sarsam dünyalar benim
olur
Gelip geçiyor zaman bırakma beni
n’olur
Vefasız aşklardan yâr bir gün hesap sorulur.
Gözlerin hüzün yüklü ağlarsan canım yanar
Hasret sarar kalbimi vedalar beni
yıkar
Bu aşkın ellerinde
içimde yangın çıkar
Vefasız aşklardan yâr bir gün hesap sorulur.
Yaşamın
kıyısında tutunmak kolay değil
Kalbine gir hayatın her sevda
vuslat değil
Ayrılık öyle zor ki, kavuşmak hayal değil
Vefasız aşklardan yâr bir gün hesap sorulur.
OSMAN ÖZTÜRK
CHILD MIGRANT
There is a child migrant hidden
inside me
His younger and fine heart seems to
be in flames
He is so desperate to beg for his
bread
A child is whining by the Aegean
Sea
He has got a heartfelt pain like a baby
bird
He feels the cold since the rains
started pouring
Since he has been orphaned in this
foreign land
A child is whining by the Aegean
Sea
These freezing nights give off a
smell of longing
Oh so many lives perish in the blue
sea
What kind of world is this, no one
seems to see
A child is whining by the Aegean
Sea
The waves are hitting the body from
all sides
Oh his troubled head feels it now,
the sun scorches
I feel the pain; my young body
feels it deeply
A child is whining by the Aegean
Sea
ENGLISH TRANSLATION BY MESUT ŞENOL
göçmen çocuğu
Bir göçmen çocuğu saklı içimde
Yanıyor yüreği ateş içinde
Bir lokma ekmeğe muhtaç biçimde
Bir çocuk ağlıyor Ege’ye karşı
Yavru bir kuş gibi gönlü yaralı
Üşüyor yağmurlar yağdı yağalı
Bu ellerde yetim kaldı kalalı
Bir çocuk ağlıyor Ege’ye karşı
Şu ayaz geceler hasret kokuyor
Mavi denizde, âh, canlar ölüyor
Bu nasıl dünyaymış kimse görmüyor
Bir çocuk ağlıyor Ege’ye karşı
Dalgalar vuruyor dört bir yanından
Güneş yakıyor ah
dertli başından
Canım kopuyor vay körpe canımdan
Bir çocuk ağlıyor Ege’ye karşı.
OSMAN ÖZTÜRK
OSMAN ÖZTÜRK was born in 1957 in Giresun. He
served for long years at various departments of the Directorate General of
Security of the Turkish Interior Ministry holding high level positions. He also
worked at the Turkish embassies in the Washington D.C. and Paris. In Turkey
Osman Öztürk held the Office of Provincial Security Director in Rize, Tunceli
and Kırşehir. In 2007 he published his poetry collection
called “BAKRAÇ-THE BUCKET”, and it was followed respectively by the
publications of “TAFLAN MEVSİMİ-THE SEASON OF CHERRY LAUREL“, “EKSİK
SAYFA-THE MISSING PAGE“ and “GÜZ YALNIZLIĞI-THE AUTUMN
LONELINESS“. In his books, he expresses
his feelings ranging from love to loneliness, from joy to sorrow and the
different circumstances of a human being. He is able to reflect the genuineness.
OSMAN ÖZTÜRK, 1957 yılında Giresun’da dünyaya
gelmiştir. T.C. İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü’nün çeşitli birimlerinde uzun yıllar üst düzey görevlerde bulunan Öztürk; ABD
Washington ve Fransa Paris L’OCDE Büyükelçiliklerinde görev yapmıştır. Türkiye’de ise Rize, Tunceli ven Kırşehir İl Emniyet Müdürlüğü sorumluluklarını üstlenmiştir. 2007 yılında “BAKRAÇ” adlı şiir kitabını yayımlayan Öztürk;
sırasıyla “TAFLAN MEVSİMİ”, “EKSİK SAYFA” ve “GÜZ YALNIZLIĞI” isimli kitapları ile aşktan yalnızlığa, sevinçten kedere, insan olma
hallerini şiirlerinde dile getirmiş, satırlarında halk kültürünün içtenliğini arı duru
bir biçimde yansıtmıştır.••
No comments :
Post a Comment