LEYLA IŞIK
RAİN/THINKING
With the falling rain
In the questionings of being
deferred
I hang
The days I have (un)lived
In the deep whirl tunnels
Of a love whose embers are living
In my childish innocence
I always run to you again
Like I run into a shelter…
In a dreamless…
And thoughtless night
With my incorrigible heart
Rain thinking
I n the complexity of my painful
thoughts
With the face wet from rain
In the calm before the storm
Time has lost its way.
In the middle of nothingness
Are turning
The hour and minute hands.
YAĞMUR/SANARAK
Yağan yağmurla
Ötelenmişliğin sorgularında
İpe çekiyorum
Yaşan(ma)mış zamanlarımı
Közü sönmemiş bir aşkın derin dehlizlerinde
Çocuk masumiyetimle
Bir sığınağa koşar gibi
Hep sana koşuyorum yine…
Düşsüz
Düşüncesiz bir
gecede
Yola gelmez yüreğimle
Yağmur sanarak
Ağrılı düşüncelerimin karmaşasında
Yağmurun dövdüğü yüzle
Fırtına öncesi sessizliğinde
Yolunu kaybetmiş zaman
Hiçliğin ortasında
dönüyor
Dönüyor
Akreple yelkovan
BODILESSLY
“In the very heart of the night, my
heart flutters.
It finds its tongue like telling an
old fairy tale.
I paint your undeniable presence on
the walls with its most beautiful colors.”
Where the night has withdrawn
When the moon has wrapped the beach
without you in its light
When in the whispers of the wind
When waving goodbye to the
impossible
After the ship outgoing
That very night
The mirror that took my face out of
my hands
Had sunk into the deep waters of
reunion.
Now on the same sea
We are two timid alone. . .
In the downpour of the memories
Our skins wake from sleep.
Our voices wander in space,
And interlace bodilessly.
BEDENSİZ
“Tam yüreğinde gecenin çırpınır yüreğim.
Eski bir masalı anlatır gibi dili
çözülür.
Yadsınamaz varlığını en güzel renkleriyle duvarlara resmederim”
Hani gecenin çekildiği yerde
Hani ay, ışığıyla sarmalarken sensiz kumsalı
Hani fısıltılarında rüzgârın
Hani giden geminin ardından
İmkânsıza el sallarken
İşte o gece
Yüzümü elimden alan ayna
Gömülmüştü vuslatın derin sularına.
Şimdi biz aynı denizde
Ürkek iki yalnızız
Anıların sağanağında
Tenlerimiz uyanır uykusundan.
Seslerimiz gezinir boşlukta,
Birbirine dolanır bedensiz.
I SAY, IF ONLY. . .
DON’T YOU
HEAR ME?
Could we know at a time to come,
saying "If only",
We would like to have again
The many things we had experienced
With the soul-shattering broken
words on our tongues
That have remained from our
passionate love?
Every night
With my side offended at the world
and fragile glances, I look in the mirror,
And postpone the sad flowers I have
greened inside of me to the next spring.
What would I have done without even
a few fragments of hope pouring into my heart. . .
Understand!
In your absence this city I got wet
in their deprived streets
Is narrow to me from now on.
I stare out into the sea by it,
And my silent side converses with
the seagulls with broken wings.
And do you know that my poems
pouring onto my lips bleed?
For this reason the color of the
clouds and the leaving day is red.
I say, if only. . . If only. . .
You obviously don’t hear me.
I have not sleep one wink.
My eyelids are resisting the night
To see the sun to rise again.
My migratory birds are migrating
from inside of me.
I am sadly staring behind them
again.
It is snowing, it is drizzling.
The leaves of the plane tree we
carved our names into its body are turning grey.
You are absent!
The walls I have built in my
deprived heart are no longer a remedy.
I say, “If only”, don’t you hear
me?
KEŞKE DEDİM… DUYMADIN MI?
Bilebilir miydik gelecek bir
zamanda
“keşke” diyeceğimiz onca yaşanmışlıklarda
Dilimizde sevdamızdan kalan kırık
dökük,
İç sızlatan sözcüklerle
Yeniden yaşamak isteyeceğimizi
Her gece
Yaşama kırgın
yanımla, kırılgan bakışlarla bakıp aynaya
İçimde yeşerttiğim boynu
bükük çiçekleri erteliyorum gelecek bahara
Yüreğime dökülen
birkaç umut kırıntısı da olmasa…
Anla!
Yokluğunda yoksun
sokaklarında ıslandığım bu şehir
Artık dar geliyor bana
Denizine bakıp bakıp dalıyorum,
Kanadı kırık martılarla söyleşiyor suskun yanım.
Ve biliyor musun dudağıma dökülen şiirlerim kanıyor?
Bulutların kızıllığı,
Terk eden günün rengi bundan.
Keşke… Keşke diyorum
Sen duymuyorsun belli.
Uyku tutmuyor gözlerim,
Direniyor göz kapaklarım geceye,
Doğacak günü
yeniden görmek için.
İçimden göçüyor göçmen kuşlarım.
Ardından bakıp kalıyorum, boynum
bükük yine.
Karlar yağıyor, yağmurlar çiseliyor,
Gövdesine adımızı yazdığımız çınarın yaprakları ağarıyor.
Yoksun!
Yoksun yüreğime ördüğüm duvarlar artık derman olmuyor.
“Keşke” diyorum,
duymuyor musun?
LEYLA IŞIK
LEYLA ISIK: Educator-Poet-Writer-Artis: She completed the primary and
secondary education in İzmir. She studied at the Teacher
Training College in Usak. She graduated from the Faculty of Education of Eskişehir Anadolu University and retired from the primary school teacher.
Leyla Işık, the Vice President of KIBATEK and International
Organization and Project Coordinator, organized the 31st KIBATEK International
Litrary Festival in Istanbul / Tuzla in 2003, 34 th KIBATEK International
LitraryFestival in 2004 and39th KIBATEK International Litrary Festival in 2016
together with the Pablo Neruda Cultural Association in Taranto and in Ortahisar
(KAPADOKYA) 42nd International Literature Festival in Turkey. Leyla IŞIK has many valuable awards in her literature life.
No comments :
Post a Comment