Monday, July 1, 2024

BARBAROS İRDELMEN

 



 

We were young

 

I was smitten with your smile

And you, to my compassionate gaze

 

How we liked each other

 

When we meet

We held hands and decided

We're ready to join our lives together

 

Brides, grooms, in-laws, grandchildren

Half a century of ups and downs

We lived happily together

 

Now?

 

Our springs are tense

Our arrows are sharp

Axes at our waist

We don’t like each other...

 

Gençtik

 

Vurulmuştum gülümsemene

Sense benim şefkatli bakışlarıma

Nasıl beğenmiştik birbirimizi

 

Tanışınca

El ele tutuşup karar vermiştik

Hayatlarımızı birleştirip yaşamaya

 

Gelinler damatlar dünürler torunlar

İnişli çıkışlı yarım asır geçti

Mutlu mesut yaşadık birlikte

 

Şimdi mi?

 

Yaylarımız gergin

Oklarımız sivri

Belimizde baltalar

Beğenmiyoruz birbirimizi…

 

Three Trees

 

An olive tree,

A cypress, and a walnut tree,

Between them, sprouting from barren soil,

A spring with its cool water,

Sheltered by green leaves of the trees

Protected from the sun 

 

Years passed without anyone visiting,

No one tasted the water of the spring,

No one rested under the green leaves,

The three trees were resentful and complained together,

No happy gaze of a traveler caressed us,

Is this why we were born, grew, and flourished?

For years, we've struggled with wind, snow, and storms,

Roasted under the scorching sun in the summer months.

 

This judgment isn't fair at all.

 

The words of the trees had barely ended

When many people appeared on the horizon,

As if throwing spears while running

And then, before reaching their target,

Catching the spear in mid-air.

 

People reached the shade of the trees

Filled their pitchers generously with the cold spring water,

The magnificent trees waving their branches in joy

Welcomed the arrivals,

Blankets were spread, tables were set under the shade,

Bonfires were lit, food and drink were enjoyed,

They slept and rested until they were full,

As the night cooled, they shivered.

 

The fresh moonlight shone

On the axes thrown at the trunks of the trees,

The three trees regretted their complaints.

Their century-old bodies lay lifeless on the ground,

Their bodies skillfully cut and trimmed,

They burned slowly through the night.

 

In the morning, people gathered

To set off on their journey.

 

In the barren soil,

Only a cold, ash-colored trace remained,

There were no songs whispered by the leaves,

The whisper of the spring fell silent,

The scorching sun dried up, the wind turned it into a desert,

The hot sands covered the spring...

 

Üç Ağaç

 

Zeytin ağacı

Selvi, bir de Ceviz ağacı

Aralarında, ıssız kıraç topraktan fışkıran

Serin suyu ile bir kaynak

Ağaçların yeşil yapraklar ile

Güneşten korunan

 

Uzun yıllar geçti uğramadı kimseler

Kimse tatmadı kaynağın suyundan

Yeşil yaprakların altında dinlenmedi kimse

Küskündü üç ağaç ve sitem ettiler birlikte

Hiçbir yolcunun mutlu bakışı okşamadı bizi

Bunun için mi doğduk yeşerdik büyüdük biz

Yıllardır boğuşuyoruz rüzgar kar fırtınayla

Kızgın güneşte kavruluyoruz yaz aylarında

 

Bu yargı hiç adil değil

 

Sözleri henüz bitmişti ki ağaçların

Göründü ufukta bir çok insan

Sanki koşarken mızrak atıp

Sonra koşup hedefe varmadan

Mızrağı havada yakalyan

 

Ulaştı insanlar gölgelerine ağaçların

Kaynak soğuk suları ile

Doldurdu tüm testilerini cömertce

Görkemli üç ağaç dallarını sallayarak

Sevinçle selamladı gelenleri

Serildi örtüler gölgeye kuruldu sofralar

Yakıldı mangallar yendi içildi

Doyunca uyuyup dinlendiler

Gece hava serinledi üşüyecekler

 

Taze ay ışığında parlıyordu

Ağaçların gövdesine savrulan baltalar

Üç ağaç sitem ettiklerine pişmandılar

 

Cansız yere serildi yüzyıllık bedenleri

Vücutları ustaca kesilip biçildi

Sabaha kadar ağır ağır yandılar

 

Sabah toplandı insanlar

Yola çıkacaklar

 

Kıraç toprakta

Soğuk ve kül rengi bir iz kaldı geride

Yaprakların fısıldayarak söylediği şarkılar yoktu

Gölge dileniyordu sustu şırıltısı kaynağın

Kızgın güneş kuruttu rüzgar çöle çevirdi

Örttü kaynağın üstünü kızgın kumlar...

 

Around Our Place

 

Our larders are empty,

but our palaces are splendid

Our clothes are fancy

At the door of the rich

Fearless guards stand

 

Thievery, corruption, perversion,

Elevates the nobles,

They wield their weapons with pleasure,

If a voice rises about longing for morals and justice,

It is quickly drowned in the spoonful of water.

 

Around our place

It is always up to us to take care

 

Bizim orada

 

Kilerimiz boştur ama

Saraylarımız ihtişamlıdır

Kıyafetler süslüdür

Zenginlerin kapısında

Gözüpek korumalar durur

 

Hırsızlık yolsuzluk sapıklık

Soylu yapar asilleri

Silahlarını keyifle kullanırlar

Ahlak ve adalete özlemle

Yükselen ses olursa eğer

Bir kaşık suda derhal boğulur

 

Bizim orada

Dikkat etmek hep bize düşer...

 

BARBAROS İRDELMEN

 

Dr. Barbaros İrdelmen: Born in 1952, he has been living in Istanbul for 48 years, active in his profession. His selected poems have been translated into English, Greek and Spanish in national and international anthologies, poetry festivals and selection books. He is a member of the Poetry Columnist of the Literature Magazine, the Editorial Board of the Kirpi Literature and Think Journal, the Research and Publication Board of the Papirus Journal, and the Writers' Union of Turkey. Along with the author's seven published poetry books, sixteen e-Book Poetry books are available on Google books. 

 

 

 


No comments :

Post a Comment